19 Haziran 2020 Cuma

Çadırda saklanmanın dayanılmaz hafifliği .... CEEEEEE


CEEEEE....
Bütün bebeklerin en sevdiği oyun...
Bütün yetişkinlerinde bebeği ilk gördüklerinde ağzından çıkan hece. CEEEEEE....

Ne hissettiklerini neden bu tek heceye bu kadar güldüklerini ve eğlendiklerini hiç düşündünüz mü?

Ben düşünmemiştim.
Tabi ki kızımla bu oyunu oynadık ama her çocuk oynar değil mi ve hepsi güler.  Ama oğlum hiç vazgeçmeden bu ve her seferinde katıla katıla gülüyordu. Bizde onunla gülüyorduk tabi. Ama biraz fazla değilmiydi?
Hatta sokakta çocuk arabasında giderken elindeki battaniye ile yoldan gelip geçenlere yüzünü kapatıp açarak CEEE yapıyordu.
Neyse geçecek, diye epey bekledik.
Sonra merak etmeye ve araştırmaya başladım. Cee oyununun ona ne ifade ettiğini anlamak istiyordum.
İşte o zaman anladım ki bebeklerin büyülü bir dünyaları var. Biz ise bu dünyayı çoktan unutmuşuz.





Bebeklerin bizimle göz göze gelmeden bizi göremediğini bu araştırmalarım sırasında öğrendim. Hatta biraz daha büyüdüklerinde bu oyunu oynarken gözlerini kapattıklarında bizim de onları göremediğimizi sanıyorlar. Hatta daha da büyüdüklerinde onlara hadi saklan dediğimiz de
kafalarını (deve kuşu gibi) bir şeyin altına sokup gözlerini kapattıklarında görünmediklerini sanıyorlar.

Bu yüzden ceee oyunu oynarken sizinle göz göze geldiklerinde bir de abartılı yüz ifadesi takınıyorsanız çok gülüyorlar.  İşte birbirimizi görüyoruz demek onlar için.

Kaliforniya üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre; bu küçük insanlara gözünü kapatmış bir yetişkin gösterip
- onu görebiliyor musun?  yada kulağını kapatmış bir yetişkin gösterip
- onu duyabiliyor musun? diye sorduklarında hayır onu göremiyorum/hayır onu duyamıyorum yanıtını vermişler.

Bunun nedenini uzmanlar eşitlik ihtiyacı diye açıklıyor. Gözü kapalıysa beni göremiyorsa bende onu göremem şeklinde düşünüyorlarmış.
Buradan anladığımız cee oyunu sadece bizim için oyun, bebekler için ise dünyayı tanımaya çalışmanın ilk adımı.




Tıpkı Ceee oyunu gibi,  çadırda/kovukta olmakta tüm çocukların ihtiyaç duyduğu bir oyun. Kendini saklamaya , saklanmaya dayalı . Her ikisininde ortak yönleri var. Fark ise yaş aralığında.
Kendi çocukluğunuzdan hatırlarsınız - benim kuşaktan gelenlere söylüyorum tabi - bizde böyle hazır çadırlar yoktu. Ama annelerimiz mutlaka bizler için bir saklanma yeri hazırlarlardı. Onlar hazırlamasa kendimiz bir şeyler bulurduk. Biz kardeşimle salondaki masanın altına girer , masa örtüsünü de aşağıya doğru çeker içinde oyun oynardık.

Çadır konusunu çok araştırmama gerek kalmadı. Neden mi?
Çünkü kendi çoçukluğumda hissettiklerimi hala hatırlıyorum. Orası benim alanımdı. Orda benim kurallarım vardı. Ve orda ben kim istersem o olurdum.
Kimsenin bana onu yapma , bunu elleme, artık konuşma veya uslu dur demediği istediğimi yapacağım kişisel alanımdı. Bazen kardeşimi bile oraya almak istemezdim. Ancak benim kurallarıma uyacağına söz verirse alacağımı söylerdim.




Ve sonra o araştırmaya denk geldim. Ana kural kontrol. Çocuk burada kontrol edebildiği bir alan yaratıyor. Kuralları koyuyor. Kendini tanıyor ve orada onunla olan kardeş yada arkadaşla kim olduğunu paylaşıyor. Yani sosyal hayata kontrollü bir hazırlık.

İşte bu sebeple uzmanlar çocuklarımıza çadır almamızı yada çadır ortamı yaratmamızı söylüyorlar.
Hatta onlarla onların kontrolünde bu çadırda oynamamızı tavsiye ediyorlar.

Gidip çok yüksek paralar ödemenize gerek olmayan evde rahatlıkla 3 tane sopayı tripod haline getirip yapabileceğiniz ve çocuklarınızın pahalı oyuncaklardan daha fazla ihtiyacı olan bir şeye sahip olmasını sağlayabilirsiniz.
 Bir çadır yapın. Youtube da yüzlerce videosu var. Yok yapamam derseniz tavandan gevşek sarkan bir ipin üzerine atın çarşafı , o da olmadı tavana bir çivi çakın  takın bir cibinlik.

Hepsi aynı keyfi verecek.

Hadi onlara kendi alanlarını verin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz onaylandıktan sonra görülecektir.